5 Ocak 2014 Pazar

Alis harikalar diyarında




Alis'in hatırlayabildiği tek şey kırmızı kraliçe ile elele koşmakta olduklarıydı ve ona ayak uydurabilmek için tüm gücünü kullanmak zorunda kalmasıydı. Yine de kraliçe sürekli “ Daha hızlı ! Daha hızlı ! “ diye bağırıyordu.
Lewis Carroll ’ un ünlü ‘ Alis Harikalar Diyarında ’ isimli hikayesinde Alis kırmızı kraliçe ile karşılaşır;
Daha sonra düşündüğünde Alis her şeyin nasıl başladığını bir türlü hatırlayamıyordu: Hatırlayabildiği tek şey kırmızı kraliçe ile elele koşmakta olduklarıydı ve ona ayak uydurabilmek için tüm gücünü kullanmak zorunda kalmasıydı. Yine de kraliçe sürekli “ Daha hızlı ! Daha hızlı ! “ diye bağırıyordu.

Oysa Alis daha hızlı koşamayacağını hissediyordu ama bunu söyleyebilmek için nefesi yetmiyordu.

Bu arada tuhaf olan, etraftaki ağaçlar ve diğer varlıklar asla konumlarını değiştirmiyorlardı: Ne kadar hızlı hareket ederlerse etsinler hiçbir şeyi geride bırakamıyorlarmış gibiydi. “Acaba her şey bizimle birlikte mi hareket ediyor” diye aklından geçirdi kafası iyice karışmış olan Alis. Kırmızı kraliçe akılından geçenleri okumuş gibi bağırdı “ Daha hızlı! Sakın konuşmaya çalışma!

… “ Burada ” dedi kırmızı kraliçe, “Aynı yerde kalabilmek için koşabildiğin kadar hızlı koşmalısın. Başka bir yere varmak istiyorsan iki kat hızlı koşmalısın "
Değişimin hızına ayak uydurmak...

Hızlı değişen bir sistemde sistemin elemanları da dönüşümün hızına ayak uydurabilmek için hızlanmak zorundadırlar. Bu illaki sadece sistem dışı bir zorlamayla olmaz. Sistemin kendi içinde de itici güçleri ve dinamikleri vardır. Sistemin içinden kaynaklanan bir içsel baskı da söz konusudur. (En yavaş ceylanın aslana yakalanmamak için çabalaması, belli bir alanda azalan kaynaklar ve artan nüfus ya da artan aslan sayısı gibi etkenler anlaşılmayı sağlayabilecek örnekler olabilir belki)

Ayrıca sistemin değişim hızına ayak uydurabilenler diğer sistem üyelerinin de geride kalmalarına izin vermez, onları da kendileriyle birlikte sürükleyen bir akım oluştururlar. (Fizyolojiden bildiğimiz Bulk Flow güzel bir örnektir : İki farklı yoğunluktaki ortam arasında bir gradient oluştuğunda, olağan oalrak beklenenden daha fazla geçiş olur.

Aynı yönde hareket etmeyen ama kendi kinetik enerjisi olan parçacıklarda oluşan akımda yön değiştirirler ve membrandan geçen parçacık sayısı oluşan gradientin oluştumasını beklediğimizden daha fazla olur). Sistemde yer alanlar elemanların zaman içinde sistemde zorladıkları değişimler diğer üyelerin de zaman içinde kendi tavırlarında değişiklik yapmalarını zorunlu kılar bir yandan da...

Kıt kaynaklar için mücadelenin olduğu sistemlerde, herkes gittikçe benzer birikimlerini ortaya koyup, benzer yöntemler kullandığından, gittikçe daralan bir kanalın içinde koşulur, kaynaklar zaman içinde kıtlaştıkça huninin ağzı daralır ve rekabet sertleşir. Bu kulvarın dışına çıkabilenler, belli bir alanda uzmanlaşarak kendilerine rekabet edip ayakta kalabilecekleri yeni nişler bulabilenler şanslıdır.

Koşucular ne kadar koşma eylemine odaklanılırlarsa, etraflarına bakınıp bir çıkış yolu bulma şansları o kadar azalır. Koşarak geride kalma ve elenme şansları, marjinal bir takım özellikleri yoksa eninde sonunda kaçınılmazdır. Elenmeleri ya da ayakta kalmaları tamamen şansa bağlı, hatta sadece bir zaman meselesidir.

Elenme korkusu ne kadar fazlaysa ve tüm enerjisini çaresizce sadece koşmaya harcıyorsa, aslında o kadar kaybetmeye ve eninde sonunda tükenmeye mahkumdur.
Ayakta kalmak isteyenler huninin ağzına yaklaşmadan, ayakta kalabilecekleri nişler kapılmadan, yani yeteri kadar önceden paradigma ve yöntem değiştirmek zorundadırlar. Geç kalındıkça bu yarışta ayakta kalabilmek için yapılabilecek şeyler, seçenekler azalacaktır.

Hiçbir sistem daha önce sistem elemanlarının hepsinin ayakta kalmasını ve rahat etmesini baştan dört dörtlük hazırlayarak, işleyen ve uyumlu bir altyapı ve yeterli eğitim vs. gibi ön koşulları öngörüp mükemmel bir şekilde hazırlayarak dönüşmeye başlamaz. Sistemin etkileşimleri yeni koşullara uyumun gereklerini zamanla ortaya çıkarır ve harmoni sağlanması için sistem kendi akordunu yapar.

Sistemin içinde yer alan elemanların dönüşümü fark etmekle kalmayıp, dönüşümü kabullenmeleri ve dönüşümü yönetmeye talip olmaları, bunun için de yeterince önceden paradigma değişimleri üzerinde düşünmeleri, araştırmaları gerekir.

Geleceğimiz açısından nasıl bir gelecek düşleyip, buraya nasıl varacağımızla ilgili stratejiler geliştirmemiz gerekiyor. Üzerinde düşündüğümüz bir vizyonumuz olmadan daha çok zaman kaybedip, huninin ağzına daha çok yaklaşacağız.

Hepimiz bir an önce artık büyük resme odaklanmalıyız…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder