5 Ocak 2014 Pazar

Sovyet bilimler akademisi


                                         Sovyet bilimler akademisi



Lise yıllarımda Hoimar Von Dithfurt’ un bir makalesini okumuştum. Hatırladığım kadarıyla aktarmaya çalışayım. Çariçe Katerina zamanında ruslar meşhur bilimler akademisini kurmuşlardı. Devasa ve seçkin bir bilim ordusu iş başındaydı. İmkanları son derece yüksekti. Bu bilim ordusuyla doğanın bütün sırları çözülebilir gibi düşünürdü insan. Gelgelelim ki Nobel ödülü alanlar listesine *1 baktığınızda bir Belçika, Hollanda, Danimarka ve İskandinav ülkeleriyle aşık atmakta zorlanıyordu. “ Acaba neden? “ diye sormuştu. Sonrada küçük bir grup olarak sovyetlere yaptıkları kısa bir gezide edindikleri izlenimleri ve kendi yorumunu eklemişti. Beni bilim ve araştırmalarla ilgili en çok etkileyen makalelerin başında gelir bu yazısı.

Kızılmeydana bakan bir otele yerleştirilmişlerdi. Yağmurlu bir günde koca meydanın bir itfaiye arabasıyla ıslatılması dikkatlerini çekmişti daha ilk günden. İnsanların saçmalıklar karşısında bile inisiyatif kullanamayıp önceden yapılmış programlara uyma zorunluluğu ilginçti.
Gururla gezdirildikleri enstitüler üretim amaçlıydı. Temel araştırmalara pek yer yoktu.
Yaşlı bir profesörün hafta sonu 2 saat enstitüye gelip sürüngen anatomisi üzerinde çalışması önce yaşlı bir bilim adamının hobisini bırakmayışı olarak takdir edilmiş, ancak akademi üyelerine tanınan ayrıcalıklardan vazgeçemedikleri için bir çok insanın böyle göstermelik araştırmalar yaptıklarını öğrenip üzülmüşlerdi.
Bilim ordusunun çok hantal bir bürokrasisi vardı. Sunulan projeler bir üstmerkeze, oradanda bir üst merkeze derken en sonunda moskovaya gidiyor ve aynı silsileyle tekrar geri dönüyordu.
Projeler onaylansa bile ya gerekli izinler tam verilmiyor, ya yeterli bütçe gelmiyor, araştırmalarda olmadık insanların isimleri geçsin diye zorlanıyor, olmadık ekiplerle ya da projelerle birleştirmeler yapılıyor, ama en önemlisi de çok zaman kaybediliyordu. Aşırı denetleyici, kontrolcu merkez tüm ipleri elinde tutuyordu. Bu katı ve aşırı hiyerarşik düzende onay geldiğinde ya hevesiniz geçmiş, artık o ilk heyecanınız sönmüş, ekibiniz dağılmış olabiliyordu. En kötüsü de siz beklerken batılılar bu konuda çok ilerleme kaydetmiş oluyor ve sizin fikriniz eskimiş oluyordu. Hayallerinizin bir başkası tarafından gerçekleştirilmesine seyirci kalabiliyordunuz. Hele bir kaç kez küstürüldüyseniz, artık yeni proje tasarlamaya tekrar enerji ve heyecan bulmanız zorlaşıyordu elbette. Ayrıca yurt dışındaki bilim adamlarıyla temas kurmak ve ortak projeler geliştirmek, fikikr alışverişinde bulunmak gibi fırsatlarınızda pek yoktu.

Okul müfredatlarıyla ilgili bilgi istediklerinde de bu kadar basit bir konuda bile cevap vermeyi eğitim bakanlığı yetkililerinden birinin ağzından kerpedenle almak zorunda kalmışlardı. “ Evrim Teorisi sovyet okul eğitiminde bioloji dersi standartları arasındadır “ gibi basit bir cevap .....
Sovyetlere göre Nobel sıralamasındaki yerleriyle ilgili açıklamaları basitti. “ Batılılar bizi sevmiyor ” , “ Kendi aralarında ödülü paylaşıyorlar ”, “ Nobel herşey değildir “ gibi savunma mekanizmaları geliştirmişlerdi.

“ Organize bir orduyla ve zorla değil, karganın ağzından peyniri düşürtüp alan tilki mesali kurnazlıkla öğreniliyor doğanın sırları “ diye bitmişti makale..
(Yanlış hatırlamıyorsam... Umarım bir gün bu makale çok gecikmişte olsa dilimize çevrilir. Telif hakları halledilebilirse severek ben çeviririm)

*1 Ülkelere Göre Dağılım
Bugüne kadar 106 kişi Nobel Edebiyat Ödülü almaya layık görülmüştür. 106 kişinin ülkelere göre dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmektedir. İki ülkesi olan kişiler için, ait oldukları ülkelere 0,5'er puan eklenmiştir. Yani bir kişi hem Polonya hem de Amerika Birleşik Devletleri'nden ise o zaman bu iki ülkeye 0,5'er puan eklenmiştir.Ülkeler belirtilirken ödül alan kişinin, ödülü aldığı yılki milliyeti baz alınmıştır.

Ülke  
Ödül sayısı  
14,5
11
 ABD
10,5
8
7
6
5
3,5
3
 SSCB
3
3
3
2
2
2
2
2
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
0,5

TOPLAM
106



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder