Sadece beynin ağırlığı değil, yapısı da farklıdır kadında ve erkekte.
Yetişkin bir kadının beyni ortalama 1245 gramdır.
Yetişkin bir erkeğinki ise ortalama 1375 gram. Eşit kalıpta ve ağırlıkta bir
erkekle bir kadının beyinleri karşılaştırılırsa erkek beyni 100 gram daha
ağırdır.
Peşin peşin söyleyelim, bu erkeklerin kadınlardan daha zeki oldukları anlamına gelmiyor. Bu değişik alanlardaki yetenek farklılıklarını gösterir. Biri, sözcükleri daha ustalıkla kullanırken, diğerinin aletleri daha mahir kullanması gibi.
Sadece beynin ağırlığı değil, yapısı da farklıdır
kadında ve erkekte. Testosteron ve östrojenler sinir hücrelerini de, sinir
sisteminin yapısını da etkilemektedirler. Genç erkeklerde Hipotalamus'taki
'regio preoptica' genç kadınlara göre daha büyüktür. Kadınlarda iki beyin
yarıküresini (Hemi-yarı /Spher- küre) birbirine
bağlayan Corpus Callosum daha kalındır ve iki beyin yarıküresi arasında daha
kapsamlı ve iyi bir koordinasyon (Eşgüdüm)
sağlar.
Kadın ve erkek beyni farklı çalışmaktadır. Bilim
insanları bu farkların doğuştan mı yoksa daha sonra çevresel faktörlerle mi
belirlendiği konusunda hala pek emin değiller. Genetik olarak belirlenmiş olan
hardware üzerine daha sonra çocuklara verilen isimler, giydirilen kıyafetler,
konuşma ve hitap şekilleri, beklentiler, çevredekileri taklit vb. gibi
etkenlerle de uygun software in üzerine yüklendiği benzetmesini yapabiliriz.
Erkeler daha saldırgandırlar, daha kabadırlar, uzay ve
mekân oryantasyonları daha iyidir. Geometrik ilişkileri bulmakta daha
ustadırlar, üç boyutlu bir cisim döndürüldüğünde nasıl bir görünümde olacağını
önceden daha iyi öngörürler. Geometrik ilişkiler gibi yönleri de daha iyi
değerlendirdiklerinden gidecekleri yeri daha kolay bulur, rotalarını daha iyi
saptayabilirler. Matematiksel düşünce biçimleri de daha iyidir. Taş atma, ok
atma vs. gibi motor becerileri de daha yüksektir. Kadınların trafikte erkekler
kadar uzamsal oryantasyona sahip olmadıklarını, çok daha iyi dilsel yetenekleri
olduğunu ve empati yeteneklerinin daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
Algılama hızları daha yüksektir. Cisimler arasındaki
fark ve benzerlikleri daha çabuk bulurlar. Sözcükleri daha etkin ve akıcı
kullanırlar. Belirli bir sesle başlayan kelimeleri ve kelime içindeki sessiz
harfleri bulma gibi testlerde daha başarılıdırlar. Erkekler matematiksel yol ve
yöntem bulmakta daha başarılıyken, kadınlar matematiksel işlemleri yapmada daha
güvenilirdirler.
Erkekler yön duyguları ile daha kolay yol bulurlar
ama, yol bir kez bulunduktan sonra kadınlar yolları, yol boyunca nirengi
noktalarını ve işaretleri daha iyi hatırlarlar. Bir eşyanın nereye konulduğunu
da kadınlar daha iyi hatırlarlar.
Entellektüel sorunlara yaklaşımları ise her iki cinsin
de kendine özgüdür diyebiliriz.
Bu farklar nereden kaynaklanır? Bu farklar genetik
midir ve cinslere özgü yetenekler doğuştan mı gelir? Yoksa çevresel etkiler mi
kadın ve erkek beyinlerini farklı biçimlendirir?
Bugün bebeklerin daha doğuştan çok farklı beyinlere
sahip olduklarını söyleyebiliriz.
Hipotalamus'taki Area Optica genç erkeklerde genç
bayanlara göre yaklaşık iki misli daha büyüktür. Pozitron emisyon tomografisi (PET) ile yapılan araştırmalar
erkeklerin zihinlerinde bir cismi evirip çevirmek için bir merkezi
kullandıklarını ama kadınların aynı iş için beyinlerinde iki merkez
kullandıklarını göstermiştir.
Erkek beyni ortalamada yaklaşık %10 daha büyüktür. Ama
asimetrik çalışır. Erkekler konuşurken sol beyinleri aktiftir. Kadınlarda ise
sağ ve sol beyinler birlikte çalışır. Doğum öncesi dönemde herhangi bir nedenle
androjenlere maruz kalan kız çocuklarının beyin gelişimleri erkeklerinkine
benzer ve tabiri caizse Erkek Fatmalar gelişir. Bu dönemde androjenlere maruz
kalma kalıcı izler bırakır beyinde, oysa daha ileriki dönemlerde aynı olay geri
dönüşümlüdür büyük oranlarda.
Döllenmeden 7 hafta sonra testislerde erkeklik
hormonları üretilmeye başlar ve bu hormonlar tüm vücuda yayılarak tüm hücreleri
etkilerler. Sinir hücreleri ve elbette beyinde bundan etkilenir ve bir erkek
beyni gelişir. Beyin hücrelerinin çoğunda 'Aromatase' denen ve hücre içine
testesteron girdiğinde hücre düzeyinde defiminizasyon (Dişiliği engelleme) işlemlerini başlatan bir enzim vardır. Yani
cinsel farklılıklar sinir hücresi düzeyine kadar uzanır ve sinir hücrelerinin
birbirleriyle yapacakları bağlar ve böylece oluşacak algı ve davranış
farklılıklarına neden olacak sinirsel devre planları da temelden farklılaşmış
olur.
Androjen (Erkeklik
hormonları) salınmazsa dişi bir beyin gelişir. Yani anarahmindeki fetus
gelişirken, cinsel organları belirleyen hormonlar, beyinde gelişen devre
planlarını da etkilerler ve bu aşamada oluşan tüm sinir sistemi, dolayısıyla
beyin, artık bir ömür boyu belirlenmiş olur.
Erkeklerde yaklaşık 6 yaşından itibaren beyin
asimetrikleşiken, kadınlarda bu simetri bir ömür boyu korunur. Sözgelimi
çocukluk çağında dil ile ilgi yeteneklerin bulunduğu sol beyin yarım küresi
zedelenirse, sağ yarım küre aynı işlevleri yerine getirecek şekilde gelişir. Bu
olay, yani yapının değişebilme özelliğine 'Plastisite' denir ve bu olay kız
çocuklarında daha kolay ve hızlı olabilmektedir.
Daha simetrik ve plastisite özelliğine sahip dişi
beyni daha az 'Disleksi' (Okuma güçlüğü),
'Afazi' (Konuşma bozukluğu) otizm
gibi hastalıklara maruz kalır.
Bu aşamada androjen yetersizliği yaşayan erkekler, bir
ömür boyu erkeklere özgü uzamsal düşünme yeteneklerinde kısıtlı kalırlar ve
pubertete yapılacak testosteron takviyeleri artık beyindeki bu kısıtlılığı
gidermez. Aynı şekilde genetik bir bozukluk sonucu testosterona maruz kalan
kızlar ise ileride tipik erkek diyebileceğimiz düşünce tarzları sergilerler.
Son yapılan araştırmalar hormon düzeylerindeki
oynamaların beyni etkilediği ve biçimlendirebildiği yönünde bulgular vermişse
de, tipik erkek ve dişi beyni bu aşamada gelişir. Corpus Amygdaloideum (Grekçe badem çekirdeği) orta temporal
lobda limbik sistemin bir parçası olarak, üst beyin yapılarıyla da direk lifler
vasıtasıyla bağlantıları olan 13 alt çekirdekçikten oluşur ve korku' nun
oluşmasında, duyguların değerlendirilmesinde ve durumun eski deneyimlerle hızla
karşılaştırılarak yeniden tanımlanmasında ve olası tehlike analizlerinde rol
alan bir bölgedir. Dışarıdan gelen verileri değerlendirip vegetatif tepkileri
düzenler. Her iki amigdala'nın tahribi korkunun kaybolmasına ve yaşamsal
değerlendirme ve tepkilerin verilememesine neden olur.
Cinsel dürtüler de önemli derecede burada belirlenir.
İğdiş edilen farelerde bu çekirdek dört hafta içinde dişi düzeyine kadar
küçülmüş ve testosteron verilen dişilerde ise erkeklerdeki büyüklüğe ulaşıncaya
değin büyümüştür.
Uzamsal yetenek gerektiren problem çözme testlerinde
kadınlar menses (Adet - dişilik
hormonlarının en düşük olduğu dönem) sırasında kadınlar erkeklerle aynı
puanları almış, yumurtlama döneminde (Luteal
faz - dişilik hormonlarının en yoğun olduğu dönem) ise başarıları anlamlı
derecede düşmüştü. Beyindeki sinir ağları ve sinaps yapıları hormonların etkisi
altında değişmişti demek....
Biolojik olarak kadın ve erkek, yumurtanın
döllenmesinden itibaren farklıdır artık, Bilgisayarın hadware’i gibi
karşılaştırmak istersek…
Bazı genler artık cinsiyet hormonlarının üretilmesi
ile ilgilidir ve bu hormonlar sadece cinsel organların gelişimini değil, tüm
sinir sisteminde, özellikle beyinde oluşacak 'sinir devrelerinin de' gelişimini
temelden etkiler.
Son zamanlarda "Neden
erkekler dinlemez ve kadınlar arabalarını park edemez "diye
özetleyebileceğimiz bir mantığa indirgenmiş kitaplar iyi satmaktadır. Ama
araştırma sonuçlarına dayanarak, cinsiyetlere göre her şey zaten genler ve
hormonlar tarafından belirlenmiş diyerek kadınlara toplumun biçtiği rolleri
savunmak elbette ki safsata olur.
Asıl amaç fizyolojik farklılıklara göre potansiyellerimizi
en yüksek düzeyde ve doğru yerde kullanmanın yollarını aramak olmalı. Bu
farklılıkların geliştirilmesini, daha verimli ve doğru yerde kullanılmasını,
cinsiyetlerin özelliklerine göre eğitim yöntemlerinin geliştirilmesini
sağlayacak veriler elde etmek ve yöntemler geliştirmek önümüzdeki yılların
bilimsel çabaları arasında olacaktır kuşkusuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder