Bu primin üç bileşeni var;1- Sağlık Primi
2- Emeklilik Primi
3- Emeklilik Tazminatı Primi
1- Bekar birisinin ödediği prim çalışmayan bir eşle evlenilince, 2-3 çocuk sahibi olunca, Ana-Babanın bakımını da üstlenince artmıyor.
Hizmet alacak kişi sayısı ile orantılı artan bir prim sistemi yok
Bir de yeşilkartlı ve 18 yaş altı ...vs. sayısını ekleyelim. Sorunun primlerin düşüklüğü yanı sıra; Prim ödeyenlerle, Prim ödemeden hizmet alanların dengesizliğinden kaynaklandığını görebiliriz sanırım.
Buna bir de siyasetçilerin oy için uyguladıkları populizmi eklersek maliyetler daha da şişiyor.
(Bakınız; " Populizm ve Rasyonalizm ")
2- Emeklilik Tazminatı bir çok batı ülkesinde yok. Zaten ödenen primin önemli bir kısmı da emekli olunurken geri alınıyor.
(Gerçi gittikçe budanarak azalan bir meblağ ama... Eskisi gibi artık bir ev filan alınamıyor artık. Üstelik inşaat teknolojisi bu kadar ilerlemiş ve maliyetler düşmüşken. Maliyet artışları belki arsa fiyatlarının yüksekliğinden kaynaklanıyordur. Devletin ucuza arsa üretmemesi, yağmalayanların rant elde etmesi fiyatları yükseltiyor olabilir)
Aslında bileşenin bu kısmı ile vatandaş kendi seçeceği bir özel bireysel emeklilik sigortası yaptırabilir isterse.
3- Özellikle Emeklilik Kasası ödenen primlerin nemalandırılması ile emeklilere emekli maaşı dağıtmıyor. Bu aslında bir dayanışma sandığı ve çalışanların tabiri caiz ise emeklileri beslediği bir dayanışma örgütlenmesi. Bu dengenin sağlanmasına ' Aktuaryal Denge ' deniyor.
(Çalışan genç nüfus sayısının düştüğü avrupa ülkeleri örneğin bunun sıkıntısını yaşıyorlar)
(Bu arada bugünlerde Fransa da yapılan grevler emeklilik yaşının 60 tan 62 ye çıkarılmasıyla ilgili ( ! ). Bizde 35 yaşında gencecik insanlar emekli edilirken, sıra bize de gelir, biz de erken emekli oluruz diye bekledi toplumun büyük bir kısmı herhalde ) Toplamı sıfır olan bir oyun oynandığını, almadan vermenin Allah (cc.) 'a mahsus olduğunu düşünemediler belli ki " Siz altmış küsür yaşına kadar çalışmaya devam edin ki, bizler de bu gencecik yaşta emekli ettiğimiz insanları besleyebilelim " dendiğinde " Mezar da emekliliğe HAYIR" demeyi akıl edebilenler çıktı ama, sonuç ortada. Üstelik bu genç emekliler ordusu belki de düşük buldukları emekli maaşlarını, sigortasız çalışarak, yani haksız rekabet yapıp piyasada fiyatta kırarak, gençlerin elinden iş imkanlarını da alarak çalışmaya devam ettiler. Prim ödeyenlerin sayısını da paradoks bir şekilde azaltmış oldular hem (Bir de bindiği dalı kesen Nasreddin Hocaya güleriz değil mi?). Amerika da Obama 40 milyon kişiye yakın sosyal güvencesi olmayan insanı güvenlik şemsiyesi altına almaya kalkınca amerikan halkı "Önce Finansman kaynaklarını açıkla. Ya benim alacağım hizmet kalitesini düşüreceksin, ya da ödeyeceğim primi arttıracaksın. Ben razı değilim " diyerek Washington da ne eylemler yaptılar.... )
Sonuç; sistem bizlerden toplanan vergilerle subvanse edilmeden yürümüyor.
Ama onca olumsuzluğun bir suçlusu olmalı. Vatandaş olumsuzluklar karşısında eline geçen ücretle kıyaslandığında ödediği kendince yüksek primlerin karşılığını alamadığını düşününce, hele birde kışkırtılınca suçlu arıyor. Oysa medyayı iyi kullanan manipülasyon ustası siyasetçiler rasyonel davranmayıp populizm yaparak kendilerinin sebep olduğu durumun faturasını biz ' Paragöz Hekimlere ' kesiveriyor.
Tekrarlandıkça gerçek olmayan ama inandırıcı olmaya başlayan bu söylem dillerde pelesenk olup her geçen gün yayılıyor.
Bizler de dinliyoruz.
Ya biz hesap bilmiyoruz..... Ya da ağzımız var dilimiz yok
Hekim kuruluşları hekimlik mesleğini savunmuyorlar !
Senaryo -4
SGK ile sözleşme yapma, tamamen özel olma safhasına (Senaryo -4) gelinirse, şöyle bir uygulama da tarafımızdan gündeme getirilmeli bence;
(Alternatif taslaklarımızı da bu olasılıkları göz önünde tutarak hazırlasak mı?)
- Özel hastanelerde yapılan hasta başı ödemeler SGK tarafından Aile Hekimliği muayenehanelerinde de ödenmelidir.
- Aile hekimliği muayenehanelerinde yazılan reçeteler SGK tarafından karşılanmalıdır.
- Aile hekimliği muayenehanelerinde istenen tahlil ve tetkikler, konsültasyonlar SGK tarafından ödenmelidir.
- Özel hastanelerde de ödenen katkı payları Aile Hekimleri muayenehanelerinde de ödenmelidir. (Almanya da her hasta 10 Euro katkı payı öder - Acilde bile ! )
- Hangi kuruma hizmet veriyorsak, yani hangi kurum bizden bir hizmet talebinde bulunuyorsa, aldığı hizmetin karşılığını her sene toplu pazarlıkla (Aile Hekimlerinin toplu pazarlık ve grev hakları olmalıdır. Kimse de hasta sırtından hekimler bize şantaj yapıyor diyememeli) belirlenecek tarifeler üzerinden öder.
- (Bunun için (T)AHEF in ve Aile hekimleri sendikalarının etkin bir rol oynaması beklenir ve bunların gereklilikleri kendiliğinden ortaya çıkar. Bu aşamada TTB farklı bir fonksiyona sahip olacaktır kuşkusuz)
- Özel sektöre karşı devletin tekel konumunu kullanarak haksız rekabet yapması da son bulur hem.
- Bir yanda memur hekimler, bir yanda yarı özel (Ne demekse ve nasıl oluyorsa) Aile Hekimleri, bir yanda da özel sektör gibi karma ve karmakarışık bir düzen olmamalı. Özel olacaksak tutarlı bir piyasa mantığı oturtulmalı.
- Sağlık bakanlığı kuralları ve standartları belirleyip denetleyici rol oynamalı ve olayları piyasanın düzenleyici sihirli ellerine bırakmalı. Ya da Özel sektör çelişkisi de bitmeli.
(Sanırım bu konularda piyasanın düzenleyici sihirli ve adil eline kimse güvenmiyor diğer sektörlerde olduğu gibi. Bu konularda aslında kafalar son derece karışık ve ürkek, cesaretimiz bile yok denemeye herhalde. Sağlık dışında her sektör için uygun görülen uygulamalar ve argümanlar sağlık söz konusu olunca geçerliliğini yitiriyor gibi nedense. Hatta bu tür talepler kışkırtıcı bulunuyor ve talep edenler paragözlülükle suçlanabiliyor. " Piyasa; Herkes için " gibi bir slogan en koyu piyasacıları bile söz konusu sağlık olunca ürkütebiliyor. Neden acaba?)
- Ya da bir patronla muhatap olup işleri kendi açılarından kolaylaştırabilirler belki. Hekimin işçi olup, patronların kazandığı sistemlere olur diyenler, hekimlerin kendi patronları olmasını sağlayacak bu tür düzenlemelere de evet demeliler kendileriyle ve savundukları mantıkla çelişmek istemiyorlarsa.
- İleride tamamen özel çalışacaksak eğer, bu tür fikir jimnastiklerini de gecikmeden yapmalıyız.
- Aslında aşı, gebe takibi vs. gibi koruyucu hizmetler için sağlık bakanlığı ile ayrı;
- Tedavi edici: muayene, enjeksiyon, pansuman vs. için de sgk ile ayrı sözleşme yapılmalı.
- Adli rapor, otopsi mi isteniyor. belli bir ücretlendirme üzerinden sözleşme yaparız adalet bakanlığı ile.
(Sözgelimi; Otopsi mi istendi, gece, gündüz, hafta sonu, bayram, mesafe filan gibi kriterlere göre değişen ücretler üzerinden ödenir)
- Asker muayenesi de aynı çerçevede ele alınır örneğin. (Ordu artık silah altına aldığı hekimlerden yararlanmayacak. Artık bu işi sözleşmeli hekimlerle çözecek zaten)
- Okul / Yurt rapor mu istedi; Ya velisi ödeyecek rapor ücretini, ya da mili eğitim. (Bedava risk almak yok)
- İşe giriş raporu mu; Ya işçi ödeyecek cebinden, ya da patronu.
- Her raporun standartı, sorumluluk sınırı ve fiyatı belli olmalı söz gelimi.
-Misafir hasta falan sorunu da otomatikman çözülmüş olur. Muayene başına ücretlendirme olur. Muayenehane desteğine de gerek kalmaz.
(Hekimin cebinden cömertlik devri ve populizm bitmeli. Populizm yapacak adam, cömertlik yapacak adam bundan böyle kendi cebinden yapacak, ya da başka bir kaynak bulacak. Hekimin cebinden, yani reçel kavanozundan herkes elini çekecek. Duygu sömürüsü yaparak hekimlere yüklenme devri bitmeli)
Hasta hakları yanı sıra hekim hakları, hekim sorumluluğu yanı sıra hasta sorumlulukları da mutlaka tanımlanmalı, Hekimlerin de hastalarını seçebilmesinin yolu açılmalıdır. (Acil durumlardan bahsetmiyoruz burada)
- Emeklilik ve sağlık primlerimizi de kendimiz yatırırız. Hem de adil bir sistem olur. Herkes gerçek performansı ve tercih edilme durumuna göre kazanır.
Ben baştan cebimden çıkacak parayı bilmek istiyorum ve paket hizmet satın almak istiyorum anlayışının üstüne bir de çok para alıyorsunuz diye sürekli yük bindirme, pakete bir şeyler daha sokuşturma tutumu, Katsayı ve sınıflandırmalarla paket başı ödemelerin fiyatını sürekli düşürme girişimleri yanlıştır.
Hangi oyunu oynadığımızı bilip (Oyunun adını koyup) oyunu kurallarına göre oynamalıyız. Çoğumuz hala memur zihniyetini aşıp, yaşadığımız gelişmeleri ve gelişmelerin yönünü bir türlü kabullenemedik her halde.
- Yukarıdaki öneriler Aile hekimleri dışında kalan diğer uzman meslekdaşlarımız için de geçerli olabilir.
Bu kriterleri gündemde tutmak ve bu konuda bastırabilmek için de ortak hareket edilip daha güçlü olunabilir bu arada.
- Böylece hastanelerin yükü de muazzam azalır.
Belki SGK da parçalanıp örneğin birbiriyle rekabet eden, arkasında devlet denetimi ve güvencesi olan 3 kuruma bölünmeli (GSM -Cep Telefonu -şirketleri gibi)
Hastalar da aldıkları hizmet paketlerine ve ödeyecekleri primlere göre bunlardan birini seçebilmeli.(Poliçe çeşitlendirmesi)
Hekimlerde bunlarla birebir sözleşme, ya da kurumsal olarak toplu sözleşme imzalayabilmeli . Ama hastalarını kabul etmeyebilecekleri sağlık kurumları da olabilmeli.
(Kapılarımıza yazarız artık ) )
Devlet kuralları koyup, denetleyicilik yapmalı.
Özgür tavuklarla güya özgür tilkiler aynı kafese konmamalı yani.
Hastaların olduğu kadar hekimlerin de organize olup pazarlık gücü geliştirebilmelerine olanak sağlanmalı.
Yani tam rekabet olmalı ki sistem müdahalesiz şekilde kendi dengesini bulabilsin. Devletin tekeli ortadan kalksın. Müdahalecilik ve yasa zoruyla hekimlere zorunlu hizmet vs. uygulanamaz olsun
Bunun için de önce SGK, ' Sağlık Kasası ' ve ' Emekli Kasası ' olarak ayrışmalı.
Piyasa koşulları herkes için geçerli olmalı.
Toplumun her katmanı ve her kesimi bu mantık içinde tutarlı olmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder