Deprem olduğunda ne yaparsınız?
- Önce çocuklarıma koşarım.
- Zaten hazırda beklettiğim çantayı alır hemen dışarı çıkarım.
- Yatakla zemin arasındaki hayat üçgenine uzanır, depremin geçmesini beklerim.
- Önce gözlüklerimi takarım, önce pantolonumu giyerim.
- Hayır, önce ayakkabılarımı giyerim.
Peki deprem olduğunda siz nerede olacaksınız?
Evde, büroda, alışveriş merkezinde alışverişte, sokakta, metroda, arabada, kafeteryada, sinemada, bir gökdelende, köprüde, okulda, vergi dairesinde, arabada...
Depremden sonra "keşke"lerimiz olacak mı?
Hani keşke arabanın bagajına şunları koysaydım, Keşke arabayı şuraya değil de buraya parketseydim, Evdeki mobilyaları duvara sabitleseydim, Çocuklarla birlikte daha sık deprem alıştırması yapsaydık, Boynumda düdük olsaydı, Cep telefonumun şarjı bitmiş tüh, Sevdiklerimizle nerede buluşsak ki şimdi, Keşke daha önce kararlaştırsaydık, Cüzdanda boş, Bir pilli radyo hazırda olacak canım ve bir küçük fener...
16 milyon nüfusuyla İstanbul bir depremi bekliyor...
On binlerce bina bu depreme dayanamayacak. Bilincimizden uzaklaştırmaya çalıştığımız bu depremin gerçekleşmesi istatistiksel olarak sadece bir zaman meselesi. Ne zaman olacağı belli değil gerçi, ama istatistiksel olarak önümüzdeki 30 yıl içinde şiddetli bir deprem olma olasılığı % 60 civarında. Her yıl için deprem olasılığı % 2. Bu Tokyo ya da San Francisco gibi deprem kentleriyle karşılaştırıldığında oldukça yüksek bir rakam.
Doğu Anadolu’dan 1939'da, Erzincan’ dan başlayarak ve Anadolu fay hattı boyunca önce doğu, daha sonra batı kentlerini vurarak gerilimler hareket yönünde birikti.. 1999'da 17.000'den fazla insanımızın hayatını yitirdiği İstanbul’un doğusundaki İzmit, son depremin merkeziydi.
İstanbul’ un önünde, Marmara denizinin altında 250 yıldır hiç kıpırdamamış 3 tane plak var. Eğer bunlar yerinden oynarsa, 7.4 ölçeğinde bir depreme sebep olabilecekleri öngörülüyor.
Geçen yıl mart ayında Japonya’daki depremde de birçok plak aynı anda kırılmıştı. İstanbul’u da benzer bir deprem bekliyor olabilir deniyor. Hatta Japonya’daki gibi tsunami’ lerin bile oluşması mümkün deniyor.
Anadolu yarımadası yılda 3 cm hızla Avrupa’ ya doğru ilerliyor, Arabistan plakası Avrasya plakasını ittirerek batıya doğru kaymasına neden oluyor deniyor. (Bu hızla yavaş ama emin adımlara Avrupa birliğine gireceğiz demektir)
Peki seçeneğimiz olsa İstanbul’da nerede yaşamalı deprem açısından? Neresi daha emniyetli? Tek katlı binalar mı daha emniyetli, yoksa yüksek gökdelenler mi? Deniz kenarı mı, kayalıkların üzerinde bir yerler mi, akarsu yataklarına yakın yerler mi? (Buralara ruhsat verenlere de hesap sormak lazım? Her yağmurdan sonra sel bastığında “Nerede devlet?“ diyenlere de şaşıyorum. Ruhsat verenlerin şahsi sorumlulukları yok mu?)
Bir binanın kendi titreşimi ile tabanın altındaki titreşim uyumluysa bu durum, yapı için tehlikeli olabilir. Bina ne kadar yüksekse, kendi titreşiminin frekansı o kadar düşüktür. Taban ne kadar inceyse, yeraltı titreşimlerinin frekansı o kadar yüksek olur. Yani, kayalıkların üstüne yapılan yeni gökdelenler her ne kadar estetik bir görüntü vermeseler de, bu kurala göre daha sağlam olmaları beklenir.
Geçmişten gelen birikmiş ranta teslim olmuşluk ve denetimsizlik, siyaseten dağıtılan tapular, kalitesiz malzeme, ucuz işçilik birikerek bugünün risklerini oluşturmuş ve bugün alınmayacak önlemler ve yapılacak yanlışlarda yarının risklerini oluşturacaktır. Bugün yapılabilecekleri hızla hayata geçirmek gerekir. Depremden sonraki ilk 10 saniye altın değerindedir. Bu süre içinde köprü önündeki ve otoyollardaki muazzam trafik durdurulmalı, yangın riskine karşın doğal gaz ve elektrikler kesilmeli. Deprem sonrası oluşabilecek hasarlar en aza indirgenmeli.
İstanbul'da 16 milyon insan yaşıyor ve dünyanın incisi bu kent deprem tehlikesi altında. Peki, dünyanın incisi depreme hazır mı? Hazırlıklı mı?
Bir mega kentin sorunları da, mega sorunlardır. Ve çözümü de mega vizyon ve mega yürek ister. Çok iyi bir planlamayla, çokta vakit kaybetmeden işe koyulmak gerek. Okulların bile yüzde otuzunun ancak yeni deprem yönetmeliğine uygun olduğunu göz önüne alacak olursak, daha birçok kamu binasının, yaşam alanının, özellikle tehlikeli üretim yapan fabrikaların ve atölyelerin bir an önce daha sağlam yerlere taşınması gerek.
Bunun içinde büyük millet meclisinden çıkacak kararın, bir an önce çıkması gerekiyor.
Ben geliyorum diyen
deprem...
15.05.2012 10:35:34
Deprem olduğunda ne yaparsınız?
- Önce çocuklarıma koşarım.
- Zaten hazırda beklettiğim çantayı alır hemen dışarı çıkarım.
- Yatakla zemin arasındaki hayat üçgenine uzanır, depremin geçmesini
beklerim.
- Önce gözlüklerimi takarım, önce pantolonumu giyerim. Hayır, önce
ayakkabılarımı giyerim.
Peki deprem olduğunda siz nerede olacaksınız?
Evde, büroda, alışveriş merkezinde alışverişte, sokakta, metroda,
arabada, kafeteryada, sinemada, bir gökdelende, köprüde, okulda, vergi
dairesinde, arabada...
Depremden sonra "keşke"lerimiz olacak mı?
Hani keşke arabanın bagajına şunları koysaydım, keşke arabayı şuraya
değil de buraya parketseydim, evdeki mobilyaları duvara sabitleseydim,
çocuklarla birlikte daha sık deprem alıştırması yapsaydık, boynumda
düdük olsaydı, cep telefonumun şarjı bitmiş tüh, sevdiklerimizle nerede
buluşsak ki şimdi, keşke daha önce kararlaştırsaydık, cüzdanda boş, bir
pilli radyo hazırda olacak canım ve bir küçük fener...
16 milyon nüfusuyla İstanbul bir depremi bekliyor...
On binlerce bina bu depreme dayanamayacak. Bilincimizden uzaklaştırmaya
çalıştığımız bu depremin gerçekleşmesi istatistiksel olarak sadece bir
zaman meselesi. Ne zaman olacağı belli değil gerçi, ama istatistiksel
olarak önümüzdeki 30 yıl içinde şiddetli bir deprem olma olasılığı % 60
civarında. Her yıl için deprem olasılığı % 2. Bu Tokyo ya da San
Francisco gibi deprem kentleriyle karşılaştırıldığında oldukça yüksek
bir rakam.
Doğu Anadolu’dan 1939'da, Erzincan’ dan başlayarak ve Anadolu fay hattı
boyunca önce doğu, daha sonra batı kentlerini vurarak gerilimler hareket
yönünde birikti..
1999'da 17.000'den fazla insanımızın hayatını yitirdiği İstanbul’un
doğusundaki İzmit, son depremin merkeziydi.
İstanbul’ un önünde, Marmara denizinin altında 250 yıldır hiç
kıpırdamamış 3 tane plak var. Eğer bunlar yerinden oynarsa, 7.4
ölçeğinde bir depreme sebep olabilecekleri öngörülüyor.
Geçen yıl mart ayında Japonya’daki depremde de birçok plak aynı anda
kırılmıştı. İstanbul’u da benzer bir deprem bekliyor olabilir deniyor.
Hatta Japonya’daki gibi tsunami’ lerin bile oluşması mümkün deniyor.
Anadolu yarımadası yılda 3 cm hızla Avrupa’ ya doğru ilerliyor,
Arabistan plakası Avrasya plakasını ittirerek batıya doğru kaymasına
neden oluyor deniyor. (Bu hızla yavaş ama emin adımlara Avrupa birliğine
gireceğiz demektir)
Peki seçeneğimiz olsa İstanbul’da nerede yaşamalı deprem açısından?
Neresi daha emniyetli? Tek katlı binalar mı daha emniyetli, yoksa yüksek
gökdelenler mi? Deniz kenarı mı, kayalıkların üzerinde bir yerler mi,
akarsu yataklarına yakın yerler mi? (Buralara ruhsat verenlere de hesap
sormak lazım? Her yağmurdan sonra sel bastığında “Nerede devlet?“
diyenlere de şaşıyorum. Ruhsat verenlerin şahsi sorumlulukları yok mu?)
Bir binanın kendi titreşimi ile tabanın altındaki titreşim uyumluysa bu
durum, yapı için tehlikeli olabilir. Bina ne kadar yüksekse, kendi
titreşiminin frekansı o kadar düşüktür. Taban ne kadar inceyse, yeraltı
titreşimlerinin frekansı o kadar yüksek olur. Yani, kayalıkların üstüne
yapılan yeni gökdelenler her ne kadar estetik bir görüntü vermeseler de,
bu kurala göre daha sağlam olmaları beklenir.
Geçmişten gelen birikmiş ranta teslim olmuşluk ve denetimsizlik,
siyaseten dağıtılan tapular, kalitesiz malzeme, ucuz işçilik birikerek
bugünün risklerini oluşturmuş ve bugün alınmayacak önlemler ve yapılacak
yanlışlarda yarının risklerini oluşturacaktır. Bugün yapılabilecekleri
hızla hayata geçirmek gerekir.
Depremden sonraki ilk 10 saniye altın değerindedir. Bu süre içinde köprü
önündeki ve otoyollardaki muazzam trafik durdurulmalı, yangın riskine
karşın doğal gaz ve elektrikler kesilmeli. Deprem sonrası oluşabilecek
hasarlar en aza indirgenmeli.
İstanbul'da 16 milyon insan yaşıyor ve dünyanın incisi bu kent deprem
tehlikesi altında. Peki, dünyanın incisi depreme hazır mı? Hazırlıklı
mı?
Bir mega kentin sorunları da, mega sorunlardır. Ve çözümü de mega vizyon
ve mega yürek ister. Çok iyi bir planlamayla, çokta vakit kaybetmeden
işe koyulmak gerek. Okulların bile yüzde otuzunun ancak yeni deprem
yönetmeliğine uygun olduğunu göz önüne alacak olursak, daha birçok kamu
binasının, yaşam alanının, özellikle tehlikeli üretim yapan fabrikaların
ve atölyelerin bir an önce daha sağlam yerlere taşınması gerek.
Bunun içinde büyük millet meclisinden çıkacak kararın, bir an önce
çıkması gerekiyor.
Haberin Tamamı İçin: http://www.gazetea24.com/makale_Ben-geliyorum-diyen-deprem_936.html
GazeteA24.com
Haberin Tamamı İçin: http://www.gazetea24.com/makale_Ben-geliyorum-diyen-deprem_936.html
GazeteA24.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder