Tana, batı Afrika’da küçük bir ülkedir. 665 nüfuslu Tupi’ler, Mukwa gölü kıyısındaki Lamu köyünde çiftçilik yaparak yaşamaktadırlar.
104 nüfuslu Moro
’lar ise Tupi ’ler tarafından
ormanlık alana itilmiş, 780 koyun ve 377 sığırları ile çobanlık yapmaktadırlar.
Ara sıra avladıkları leoparların kürkleri ile ek gelir elde edebilmektedirler.
Bebek ölüm oranı son derece yüksek, yaşam kaliteleri iklim değişikliklerinden
etkilenen, kendi tüketim kalıpları olan, hayata ucundan tutunmaya çalışan ilkel
bir topluluktur.
Bu ülkeyi haritalarda ya da Google Earth’te boşuna
aramayın. Tana ülkesi sadece bilgisayar disklerinde yer alan sanal bir ülkedir.
Bamberg Üniversitesi’nde çalışan psikolog Dietrich
Dörner “The logic of Failure” olarak
İngilizceye de çevrilmiş olan “Die Logik
des Misslingens “ (Başarısızlığın
Mantığı) adlı kitabında karmaşık sistemlerle çalışma konusunda yaptığı
deneyleri özetler. Şimdi alışık olduğumuz SimCity gibi oyunlar kadar görsel
grafik effektleri olmasa ve bu kadar hızlı oynanmasa da, temelde yatan mantık
hemen hemen aynıydı.
Gerçek bir kesit, olabildiğince bire bir olarak sanal
ortama uyarlanmış, tüm faktörlerin birbirleriyle olan ilişkileri,
etkileşimleri, etki süreleri vs. tüm karmaşıklığı ve çetrefilliğiyle bu sanal
dünyaya aktarılmıştı.
Öyle ki, bitkilerin tozlanmasını sağlayan böcek
sayısına, tüketim alışkanlıklarına, toprağın verimlilik düzeyine kadar değişik
faktörlerin etkileşim ağları dikkate alınarak özenle hazırlanmış ayrıntılı bir
modeldi.
Ölüm kalım arasında yaşayan bu topluluk, açlık
sınırında ve yüksek çocuk ölüm oranlarına rağmen, bir dengede varlığını
sürdürüyordu.
Değişik deneklerle haftada bir buluşularak bu
topluluğu kalkındırıp içinde bulundukları durumu iyileştirecek değişiklikler planlandı.
Yapılan değişiklikler sanal süreler boyunca etkili olacak şekilde bilgisayar
tarafından hesaplandıktan sonra, yeni oturumlarda yeni sonuçlara göre yeni
değişiklikler planlanarak deney sürdürüldü.
Büyük bir hırsla işe başlayan denekler, kuyular kazıp
tarımı canlandırmaya, insektisid ve pestisidler kullanmaya, gübre kullanmaya, (elbetteki maliyetini ödeyerek) ambulans
kiralayıp sağlık hizmetlerini geliştirmeye filan çalıştılar.
Tarım makineleri alındı. Köylere elektrik getirildi
vs…
Bunların sürdürülmesi için gelir kaynakları
arttırılmalıydı. Kendi et tüketimlerini azaltıp satış yaparak, ama daha çok
Leoparlar avlanarak finanse edilmeye çalışıldı bu masraflar.
Bu yatırımların sonucunda tarım ürünlerinde iki hatta
üç kat artış bile sağlanabilmişti bir süreliğine. Bazı denekler 2 hafta üst
üste başarı gösterebildiler gerçi ama 6 hafta geçmeden leoparların nesli
tükenmiş ve topluluklar eskisinden beter duruma düşmüşlerdi.
Topraklar kendi başına ve bakımsız kalmıştı, artık
kullanılamayan tarım makineleri hurdaya dönmüş, nüfus eskisinden daha
düşmüştü...
Denge bozulmuştu...
Bu nasıl izah edilmeliydi?
Bir sonraki yazımızda buna bakalım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder