5 Ocak 2014 Pazar

Tana ülkesi





Tana, batı Afrika’da küçük bir ülkedir. 665 nüfuslu Tupi’ler, Mukwa gölü kıyısındaki Lamu köyünde çiftçilik yaparak yaşamaktadırlar.
104 nüfuslu Moro ’lar ise Tupi ’ler tarafından ormanlık alana itilmiş, 780 koyun ve 377 sığırları ile çobanlık yapmaktadırlar. Ara sıra avladıkları leoparların kürkleri ile ek gelir elde edebilmektedirler. Bebek ölüm oranı son derece yüksek, yaşam kaliteleri iklim değişikliklerinden etkilenen, kendi tüketim kalıpları olan, hayata ucundan tutunmaya çalışan ilkel bir topluluktur.
Bu ülkeyi haritalarda ya da Google Earth’te boşuna aramayın. Tana ülkesi sadece bilgisayar disklerinde yer alan sanal bir ülkedir.
Bamberg Üniversitesi’nde çalışan psikolog Dietrich Dörner “The logic of Failure” olarak İngilizceye de çevrilmiş olan “Die Logik des Misslingens(Başarısızlığın Mantığı) adlı kitabında karmaşık sistemlerle çalışma konusunda yaptığı deneyleri özetler. Şimdi alışık olduğumuz SimCity gibi oyunlar kadar görsel grafik effektleri olmasa ve bu kadar hızlı oynanmasa da, temelde yatan mantık hemen hemen aynıydı.
Gerçek bir kesit, olabildiğince bire bir olarak sanal ortama uyarlanmış, tüm faktörlerin birbirleriyle olan ilişkileri, etkileşimleri, etki süreleri vs. tüm karmaşıklığı ve çetrefilliğiyle bu sanal dünyaya aktarılmıştı.
Öyle ki, bitkilerin tozlanmasını sağlayan böcek sayısına, tüketim alışkanlıklarına, toprağın verimlilik düzeyine kadar değişik faktörlerin etkileşim ağları dikkate alınarak özenle hazırlanmış ayrıntılı bir modeldi.
Ölüm kalım arasında yaşayan bu topluluk, açlık sınırında ve yüksek çocuk ölüm oranlarına rağmen, bir dengede varlığını sürdürüyordu.
Değişik deneklerle haftada bir buluşularak bu topluluğu kalkındırıp içinde bulundukları durumu iyileştirecek değişiklikler planlandı. Yapılan değişiklikler sanal süreler boyunca etkili olacak şekilde bilgisayar tarafından hesaplandıktan sonra, yeni oturumlarda yeni sonuçlara göre yeni değişiklikler planlanarak deney sürdürüldü.
Büyük bir hırsla işe başlayan denekler, kuyular kazıp tarımı canlandırmaya, insektisid ve pestisidler kullanmaya, gübre kullanmaya, (elbetteki maliyetini ödeyerek) ambulans kiralayıp sağlık hizmetlerini geliştirmeye filan çalıştılar.
Tarım makineleri alındı. Köylere elektrik getirildi vs…
Bunların sürdürülmesi için gelir kaynakları arttırılmalıydı. Kendi et tüketimlerini azaltıp satış yaparak, ama daha çok Leoparlar avlanarak finanse edilmeye çalışıldı bu masraflar.
Bu yatırımların sonucunda tarım ürünlerinde iki hatta üç kat artış bile sağlanabilmişti bir süreliğine. Bazı denekler 2 hafta üst üste başarı gösterebildiler gerçi ama 6 hafta geçmeden leoparların nesli tükenmiş ve topluluklar eskisinden beter duruma düşmüşlerdi.
Topraklar kendi başına ve bakımsız kalmıştı, artık kullanılamayan tarım makineleri hurdaya dönmüş, nüfus eskisinden daha düşmüştü...
Denge bozulmuştu...
Bu nasıl izah edilmeliydi?
Bir sonraki yazımızda buna bakalım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder