5 Ocak 2014 Pazar

Dalgaların dili





Antalya Konyaaltı’nda ailecek piknik yapıyorduk. Ufukta üç donanma gemisi göründü. Tatbikat varmış.
Kısa bir süre sonra alışık olmadığımız, yüksek bir dalga sahile vurdu ve mangallar, kilimler vs. su altında kaldı. (O zamanlar henüz mangal yasağı yoktu)

Islak eşyalarımızı toparlayıp evimize gitmek üzere direksiyon başına geçtiğimde, Macellan’ ın dünya turu aklıma geldi:

Macellan, donanması ile birlikte Güney Amerika kıtasının güney ucunu dolaşırken, ‘Tierra del Fuego‘ denen bir yerde fonda etmiş (demirlemiş). Kıyıya vardığında bu garip ziyaretçileri görmeye gelen bazı yerlilerle karşılaşmışlar. Geminin vakanüvistine (Tarih yazmanı) göre, Macellan kıyıya vardığında yerliler kendisine oraya nasıl geldiğini sormuşlar. Macellan da onlara kıyıda demirlemiş bulunan, bir sürü direkleri olan donanma gemilerini göstermiş. Ancak yerlilerden hiçbirisi gemileri görememiş, algılayamamış. Daha önceden hiç gemi görmedikleri için beyinlerinde onlarla ilgili herhangi bir referans noktası oluşmamış ve gözleri ile gerçekten gözlerinin önündeki gemileri görememişlerdi. Kant’ın “Kavramsız algı kördür “ tanımlamasına güzel bir örnek yaşanmış.

Bu hikayeyi anlamakta belki zorlanabiliriz. Ama anlamakta zorlanmayacağımız başka bir gözlemi daha vardı yerlilerin.

Okyanusu aşabilecek büyüklükte gemilere alışık değillerdi. Kıyıya vuran alışkın olmadıkları büyük bir dalga kıyıya vurduğunda, başlarını kaldırıp ufka bakmak akıllarına gelmemişti. Baksalar da, gördüklerini gemi diye yorumlamak ve arkasından beyaz adamın ne getireceğini tahmin etmek herhalde onlar için mümkün değildi. Bunu ancak ilk deneyimlerinden ve beyaz adamla karşılaştıktan sonra söyleyebilirlerdi kuşkusuz.

Bizim bu anlatılanlardan alacağımız ders ise; hayatımızda her zaman büyük dalgalar vardır, ancak biz başımızı kaldırıp ufka bakmayı düşünemediğimiz için gelen tehlikeleri görmeyiz bazen, konduramayız, ihtimal vermek istemeyiz. Oysa daha sonra geri dönüp baktığımızda her şey aslında o kadar ayan beyandır ki...

Tarih kitaplarını okurken düşünürüm bazen " Bunu o zaman nasıl görememişler ki " diye. Bizler de eksik olan deneyimlerimiz yüzünden yaklaşan büyük olayları, tehlikeleri her zaman hemen algılayamıyoruz.

İlk kez kredi kartımızın o ayki ödemesini kapatamadığımızda, böyle bir büyük dalga yaşadığımız kıyılara vurmuş demektir. Ya da eşimizle yaptığımız ilk kavga bir şeylerin yolunda gitmediğini ve sorunun bulunup çözülmesi, tıkanmanın akışa çevrilmesi, enerjinin birikmesine izin vermememiz gerektiğini söyler bize. Okuldayken bir dersten aldığımız ilk düşük not...

Örnekleri sayfalar dolusu uzatabiliriz kuşkusuz. Hatta bireysel ve ailesel boyutların ötesinde toplumsal boyuttaki olayların da ilk yüksek dalgaları vardır ön haberciler olarak.
 Önemli olan ilk yüksek dalgada bir geri çekilip, başımızı kaldırıp ufka bakmak ve düşünmek… Tedbir almakta gecikmemek… Gelen dalgayı yeterince erken görüp gereğini yapmak…

Her türlü olaya hazır olabileceğimiz iddiasında değilim. Ancak her zaman bu tür deneyimleri yüksek bedeller ödeyerek edinmek zorunda da değiliz. Başkalarının hatalarından öğrenmek, çok daha kolaydır aslında, hem tüm hataları kendimiz yapamayız.

Aklımızı kullanıp tarih okumak, diğer ülkelerdeki uygulamaları ve deneyimleri incelemek, simülasyon modelleri geliştirip değişik olasılıkları araştırmak, ama illa ki özgür ve şeffaf ortamlarda fikir jimnastikleri yapıp fikirleri paylaşmak, en akılcı yöntemlerdir herhalde.
 Hayatımızdaki yüksek dalgalar karşısında uyanık olalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder