5 Ocak 2014 Pazar

Simulatif eğitim




Gelişmiş toplumlar olası senaryoları simulasyonlarla önce sınayıp, sonra senaryoyu sahneye koymaya çalışıyorlar.
Simcity diye bir oyun var, oynayanlar bilir. Bir kenti yönetirsiniz. Endüstri alanlarını, yerleşim alanlarını, ticaret alanlarını belirlersiniz. İtfaiyenin, polisin etki alanları vardır, tabii maliyetleri de; Okullar, parklar , yönetim binaları yaparsınız. Ulaşım, kanalizasyon, su, elektrik gibi altyapılar, komşularla ilişkiler sizden sorulur. Çöp, enerji santralleri, hava kirliliği……
 

Kısacası bir simulasyon oyunu. Her parametrenin diğerleri üzerine etkileri vardır, program bunların hepsini hesaplar ve size zaman içinde sonuç olarak geri döner. Bu arada deprem, sel gibi öngörülmez felaketler bile olabilir. Polisten kısarsınız, kriminalite artar. İtfaiyeden kısarsınız yangınlar artar. Vergileri arttırırsınız nüfus azalır, göç eder. Vergileri düşürürsünüz nüfus artar, alt yapı yetmez, harcamalar artmak zorunda olur vs. vs.
Bu oyunda belli bir yere gelemeyenleri muhtar bile seçmeyeceksin derdim bu oyunun ilk versiyonunu oynadığım zamanlarda bile.

Bilgisayarların bize sunduğu en güzel fırsatlardan biri de işte bu tür simulasyonlardır.

Simulasyonlar sayesinde oyun ve eğitim birleşmiş olur, öngörülerde bulunmak kolaylaşır.

Okullarda, eğitimde belkide yeterince yararlan(a) madığımız en önemli fırsatlardan biridir simulasyonlar.

Bunu en etkili şekilde ilk kullananlardan biri hiç şüphesiz ' Club of Rome ' idi. Dünyadaki gelişmeleri eldeki verilerden yola çıkarak ekstrapole etmişlerdi. Yayınladıkları rapor 1972 de sanırım " Büyümenin sınırları " adı altında türkçeye çevrilmiştir. Çevreci bir yaklaşımla sonsuza değin büyümenin olamayacağı ve sürdürülemeyeceği gibi basit bir gerçek çok güzel anlatılmış, bu çabanın sonuçlarının ne olacağı gösterilmeye çalışılmıştı.

Sonra sosyologlar da keşfettiler simulasyonları. Belli sayıda şahin (Asla ödün vermeyen saldırgan tiplemesi) ile güvercinlerden (Çekinser davranan tipleme) oluşan bir populasyon nasıl olur diye araştırdılar. Şahin tiplemelerinin oranı sanal toplulukta belli bir yüzdeyi geçince simulasyon toplum çöküyordu.... Bizdeki asla anlayış göstermeyip trafikte saldırgan davranan kişi sayısını her düşündüğümde bu sosyologlara gülmüşümdür. Ama biz hala ayaktayız diye … Simulasyonların öteki yüzü işte ....

Gelişmiş toplumlar olası senaryoları simulasyonlarla önce sınayıp, sonra senaryoyu sahneye koymaya çalışıyorlar. Sivil savunma örgütleri örneğin, suya zararsız miktarda kokusuz, renksiz, yarılanma zamanı çok kısa olan radyoaktif madde karıştırıp değişik noktalardan numune alarak konsantrasyonun dağılımını ve dağılma sürelerini hesaplarlar. Sonra bir saldırı/sabotaj durumunda, sulara hangi madde karıştırılırsa... Hangi bölgelerde, hangi saatlerde olası vaka yüzdesi ne olur? Hazırlığımız nedir? Ne kadar sürede müdahale edebiliriz? gibi hesaplar yaparlar. (Ben bunları yaklaşık 30 yıldır bildiğime göre artık çok daha rafine çalışmalar geliştirmişlerdir)

Simulatif bir sanal hasta düşünün tıp eğitiminde; Hastayı diabete ayarlayın (Şeker hastalığı) ve öğrenciler doğru doz ve dağru aralıklarla tedavi etmeye çalışsınlar... Ya da Kalp yetmezliğine ayarlayın hastayı.....Klinikte hastayla karşılaşmadan önce sanal ortamda deneyim sahibi olunabilir böylece...

Beceri kazanmak için sadece uçak, helikopter simulasyon oyunları değil, ehliyet alırken de otomobile binip trafiğe çıkmadan önce sanal ortamda otomobil kullanmak dahil simulasyonlarla eğlenceli ve oyun haline getirilebilir...

Bilgisayar çağında simulasyonları eğitimde de, planlamada da daha etkin kullanmanın yollarını aramalıyız.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder