Yıllar önce Batı Almanya Başbakanı Schmidt’ in bir röportajına denk gelmiştim televizyonda. Konu nerden gelmişti hatırlamıyorum. Şansölye mealen : “ Bir insan gençliğinde hiç okulu kırmadıysa, hep iyi notlar alımışsa, hep parmakla gösterilen örnek bir öğrenci olmuşsa, o kişinin çok acı bir gençliği olmuştur “ demişti.
Bu söz üzerine çok düşünmüşümdür. Ne engin bir hoşgörüydü o. Bizim yetişme tarzımızla, büyüklerimizin bize telkinleriyle karşılaştırmıştım bu söylemi. Oysa biz hep daha fazla çalışmak, yaramazlık yapmamak, itaat etmek, hep en yüksek notları almak, öğretmenlerimizin bize sordukları soruları hep cevaplayabilmek üzerine eğitiliyorduk.
Kendisi Harvard hukuk fakültesi mezunu ve Amerika da Yale üniversitesinde profesörlük yapan çin kökenli bir göçmen ailenin çocuğu olarak yetişmiş ve yine kendisi gibi bir hukukçu olan ve liberal yahudi bir ailenin oğlu olarak yetişmiş Jed Rubenfeld ile evli olan Amy Chua “ Battle Hymn of a Tiger Mother “ isimli kitabında çocuklarını nasıl yetiştirdiğini açık yüreklilikle anlatmış ve batılı eğitim tarzının iflas ettiğini iddia etmişti daha 1-2 yıl önce. “ Why Chinese Mothers Are Superior “ başlıklı bir yazısı internette çılgın gibi yayılmıştı. Kitabı çıkar çıkmaz da bestseller listelerinin başına çıkıp yerleşivermişti.
Tüm aileler çocukları için en iyisini ister. Ama Amy Chua en iyisini istemekle kalmayıp bu uğurda mümkün olan her şeyi yapıyordu; Yalvarmak, tehdit etmek, rüşvet, şantaj .. Herşey serbestti eğitimde. Amaç sertlik ve mutlak kontroldür bu çin tarzı eğitimde. Televizyon seyretmeye, bilgisayar oyunlarına, kendi seçtikleri hobilere ve arkadaş partilerine yer yoktur bu eğitim tarzında. Kısaca “ Hayatımda eğlenceye yer yok “ diye özetleyebileceğimiz katı bir eğitim tarzı.
Eğitimin en çok göçmenler tarafından nasıl yükselme şansı olarak algılandığına Amy Chua, kızının meşhur Juliard School da seçmeler için başvurduğunda, neredeyse sadece yabancı kökenli ailelerin çocuklarının orada olduğunu bizzat gözlemleyerek şahit olmuş. .
1962 doğumlu Amy Chua çin tipi eğitim tarzıyla yetişmiş dört kızkardeşin en büyüğü. Üç kızkardeşte IvyLeague *1 Üniversitelerinde okuyorlar.
Bir kız kardeşlerinde ise, Cynthia, Down Sendromu var. O da paralympickler *2 de 2 altın madalya kazanmış yüzmede.
Neden çinli ailelerden bu kadar çok müzik ve matematik dehası çıktığını merak eden amerikalılara “ Bunun nedenini sizlere açıklayabilirim “ diyor Amy Chua, “ Çünkü bunu ben de başardım ”
Amy Chua’ nın akıllı ve sorumlu bir anne mi, yoksa bir canavar mı olduğu konusunu tartışan, ekonominin gidişinden kaygı duyan ve sınıf düşme kaygısı yaşayan orta sınıf amerikalı aileler bu soruyu eskisi kadar kolay cevaplayıp kestirip atmakta zorlanıyorlar. Amerikan eğitim sisteminin iyi olmadığını, Pisa*3 bölgeler arası okul karşılaştırma araştırmalarında ilk sıralarda hep asyalıların yer aılyor olmasına bakarak, amerikalılar için zor da olsa, söylemek ve kabul etmek kaçınılmaz.
“ Bizde aileler
çocuklarını değil, çocuklar ailelerini eğitiyor “ diye not düşmüş
internette yorum yazan okuyuculardan biri. “ Notalara hakim olmak neye yarar ki yorum katamıyorsanız, ruh
katamıyorsanız bir parçaya “demiş başka biri. “Böyle bir anne yüzünden psikiyatri kliniklerinde yattım “ demiş
başka biri. Çinli kızlarda intiharın ikinci sıklıktaki ölüm nedenine
yükseldiğini gösteren istatistiklerden bahsediliyor internette yapılan
yorumlarda.
Amerikalı anneler “ Bugün
çocuğum yarım saat piyano çaldı “ diye sevinirken, çinli kızlar 3 saatin
sonunda çaldıklarını annelerine hala beğendirememişlerse azarlanıyor ve
cezalandırılıyorlar. “ Bir şeyleri iyi
derecede becerebiliyorsanız keyif alırsınız “ diyor Amy Chua “ Bunun içinde sıkı çalışmak gerek, Başlangıçta işi sıkı tutmakta zorlanan
batılı aileler işte burada başarısızlığa uğruyorlar “
Konfiçyüs’ çü anlayışa göre bütün çocuklar dünyaya eşit gelirler ve ancak eğitimle farklılaşırlar anlayışı asyalılarda eğitime bu kadar abanmanın ana motivasyonu olsa gerektir. Tabula rasa -
Bir çok çinli kitabı okurken kendini bulmuş ve onaylanmış hissederken, amerikalılar şok olmuşlardı. Bir çinli asla iç dünyasını bu kadar açıkyüreklilikle açıklamaz ve eleştireye açık hale gelmezdi. Amy Chua bu kitabı yazarken de batılı bir davranış sergilemiş aslında.
Amy nin yöntemi yüzde yüz garantili bir yöntem de değil bu arada. Olsa olsa yüzde elliden bahsedilebilir. Büyük kızı Sophia daha 14 yaşında Carnegie Hall da piyanist olarak çalarken, küçük kızı Louise “ Ben senin istediğin kişi değilim. Çinli de değilim, olmakta istemiyorum “ diye isyan etmiş bir moskava ziyaretleri sırasında keman çalışması için Amy nin ısrarı üzerine. ” Violinden de, hayatımdan da, senden de nefret ediyorum “ diye isyan bayrağını kaldırmış. Keman yerine tenisi tercih etmiş küçük kızı.
Amy nin amerika da yetiştiğini, küçük kızının da tipik bir amerikalı gibi tepki verdiğini unutmayalım. Amy Chua nın bahsettiği çinli tarzı eğitim Amerikada yaşayan yerleşik çinliler için geçerli. Tek çocuk politikasından beri çindeki çocukların da tek çocuk psikolojisiyle ve şımarıkça yetiştiklerini de göz ardı etmemek lazım. Gelecekte Çin in yaşayacağı sorunları ve ödeyeceği bedelleri de bugünden kestirmek mümkün aslında.
Çinli ailelerin çocuklarını zorlayış tarzı başarı için ödenen çok yüksek bir bedeli gösteriyor. İleride uyuşturucu, psikologlara gitme gibi mutsuzluktan kaçış ve mutluluk arayışları elbette başka bir bedel daha ödetebilir bu çocuklara.
Bazı şeyler o kadar yanlıştır ki, tersi bile yanlıştır ve doğru olmaktan oldukça uzaktır. İki zıt kutup arasında dengeyi tutturarak doğruyu bulma çabası da beyhude bir uğraştır.
Konfiçyüs’ çü anlayışa göre bütün çocuklar dünyaya eşit gelirler ve ancak eğitimle farklılaşırlar anlayışı asyalılarda eğitime bu kadar abanmanın ana motivasyonu olsa gerektir. Tabula rasa -
Bir çok çinli kitabı okurken kendini bulmuş ve onaylanmış hissederken, amerikalılar şok olmuşlardı. Bir çinli asla iç dünyasını bu kadar açıkyüreklilikle açıklamaz ve eleştireye açık hale gelmezdi. Amy Chua bu kitabı yazarken de batılı bir davranış sergilemiş aslında.
Amy nin yöntemi yüzde yüz garantili bir yöntem de değil bu arada. Olsa olsa yüzde elliden bahsedilebilir. Büyük kızı Sophia daha 14 yaşında Carnegie Hall da piyanist olarak çalarken, küçük kızı Louise “ Ben senin istediğin kişi değilim. Çinli de değilim, olmakta istemiyorum “ diye isyan etmiş bir moskava ziyaretleri sırasında keman çalışması için Amy nin ısrarı üzerine. ” Violinden de, hayatımdan da, senden de nefret ediyorum “ diye isyan bayrağını kaldırmış. Keman yerine tenisi tercih etmiş küçük kızı.
Amy nin amerika da yetiştiğini, küçük kızının da tipik bir amerikalı gibi tepki verdiğini unutmayalım. Amy Chua nın bahsettiği çinli tarzı eğitim Amerikada yaşayan yerleşik çinliler için geçerli. Tek çocuk politikasından beri çindeki çocukların da tek çocuk psikolojisiyle ve şımarıkça yetiştiklerini de göz ardı etmemek lazım. Gelecekte Çin in yaşayacağı sorunları ve ödeyeceği bedelleri de bugünden kestirmek mümkün aslında.
Çinli ailelerin çocuklarını zorlayış tarzı başarı için ödenen çok yüksek bir bedeli gösteriyor. İleride uyuşturucu, psikologlara gitme gibi mutsuzluktan kaçış ve mutluluk arayışları elbette başka bir bedel daha ödetebilir bu çocuklara.
Bazı şeyler o kadar yanlıştır ki, tersi bile yanlıştır ve doğru olmaktan oldukça uzaktır. İki zıt kutup arasında dengeyi tutturarak doğruyu bulma çabası da beyhude bir uğraştır.
Çocukların çok erken yaşlarda kalıplanmaya kalkılması, gerçek
yeteneklerinin ne olduğunu keşfedecek zaman bırakılmaması, iç motivasyonla
değil, ruhsuz bir zorlamayla çocukların gereksiz yere aşırı çalıştırılması
eleştirilebilir kuşkusuz. Yaratıcılığı öldürür bu tarz eğitim. İç motivasyon ve
iç denetim yerine dış denetime bağımlı olmak özgür ve girişimci kişilikler
geliştirmez. Başarılı olsalar bile mutlu olmaz bu çocuklar. Çocukluğunu
yaşayamadan büyüyüvermesi beklenen kurbanlar olmak zordur.
(Marketing-driven Literature)
Pazarlama hedefli kışkırtıcı bir tarzda yazılmış ta olsa, bu tartışmalar bize
şapkamızı önümüze koyup ‘ Çocuklarımızı
nasıl yetiştiriyoruz ‘ diye düşünmek için bir vesile olmalı.
Belki artık biraz klişe olacak ama, eline çekiçle keskiyi alıp önündeki molozdan bam güm hayalindeki heykeli çıkartmaya çalışan heykeltraş ana-baba tarzı ile elindeki tohuma bakıp, potansiyeline göre toprak, su, gölge ve gübre ile, zamanında ve doğru budama yaparak çocuk yetiştireen bahçıvan ana-babalar benzetmesi bu makalenin sonunda daha anlamlı gibi geldi bana.
Bizdeki çocuk eğitimi ile ilgili ailelierin tutumu üzerinde de iyi düşünmak lazım. Sadece üniversite sınavını hedefleyen, okul-dershane-özel ders üçgeni içinde nefes alamayan, yarış atı tipinde çocuklarımızın gelecekte ne kadar başarılı olacağını, ne kadar mutlu olabileceğini, tam sosyalleşmesi gereken, müzik, şiir, resim, edebiyat, felsefe, spor gibi alanlarla da ilgilenmesi gereken, kişiliğin geliştiği, gençlerin toplumu, dünyayı ve kendilerini sorguladıkları, kişiliklerinin oturmaya başladığı bu çok önemli dönemi çocuklarımızın nasıl geçirdiğini ve nasıl atlattıklarını da sorgulamamız gerek. Çağdaş müfredatın nasıl olması gerektiğini, derslerin nasıl işlenmesi ve çocuklarımıza nasıl sunulması gerektiği çok ayrı bir tartışma konusu.
Ana-babalar olarak çocuklarımızı nasıl eğitiyor, nasıl yönlandiriyoruz sorusu biz ana-babaların kendilerine sorması ve toplum olarakta tartışmamız gereken en önemli soruların başında geliyor.
Belki artık biraz klişe olacak ama, eline çekiçle keskiyi alıp önündeki molozdan bam güm hayalindeki heykeli çıkartmaya çalışan heykeltraş ana-baba tarzı ile elindeki tohuma bakıp, potansiyeline göre toprak, su, gölge ve gübre ile, zamanında ve doğru budama yaparak çocuk yetiştireen bahçıvan ana-babalar benzetmesi bu makalenin sonunda daha anlamlı gibi geldi bana.
Bizdeki çocuk eğitimi ile ilgili ailelierin tutumu üzerinde de iyi düşünmak lazım. Sadece üniversite sınavını hedefleyen, okul-dershane-özel ders üçgeni içinde nefes alamayan, yarış atı tipinde çocuklarımızın gelecekte ne kadar başarılı olacağını, ne kadar mutlu olabileceğini, tam sosyalleşmesi gereken, müzik, şiir, resim, edebiyat, felsefe, spor gibi alanlarla da ilgilenmesi gereken, kişiliğin geliştiği, gençlerin toplumu, dünyayı ve kendilerini sorguladıkları, kişiliklerinin oturmaya başladığı bu çok önemli dönemi çocuklarımızın nasıl geçirdiğini ve nasıl atlattıklarını da sorgulamamız gerek. Çağdaş müfredatın nasıl olması gerektiğini, derslerin nasıl işlenmesi ve çocuklarımıza nasıl sunulması gerektiği çok ayrı bir tartışma konusu.
Ana-babalar olarak çocuklarımızı nasıl eğitiyor, nasıl yönlandiriyoruz sorusu biz ana-babaların kendilerine sorması ve toplum olarakta tartışmamız gereken en önemli soruların başında geliyor.
Kesenin ağzını açıp fedakarlık yaparak vicdanımızı satın almaktan, başaramayan çocuklarımıza suçluluk yüklemekten başka işe yaramayan ve çoğu ana-babanın yaptığı gibi kesinlikle iyi niyetle ama daha çok neyi ve nasıl yapacağını pek bilemediğinden çaresizlikle ve sorgulamadan hep beraber beslediğimiz koskoca bir eğitim sektörünü yeniden sorgulamak, okul başarısı ile hayat başarısını, hayatta mutluluk gibi kavramları da tartışmamız gerekiyor. Acımasız bir rekabetin estiği sınav sistemleri ve bunların sonucunda kazan-kaybet ve rekabete dayalı bir temel tutumun yanısıra, çocuklarımıza takım oyunu oynama, dayanışma gibi kazan-kazan tutumlarını, sorumlulukları paylaşmayı da öğretmemiz gerekiyor.
Amerikalılar, avrupalılar, çinliler eğitimi tartışırken bizde de bu işi bir avuç eğitimci elitin değil, tüm toplumun aklıbaşında bir şekilde tartışması gerek.
Okul binalarını kaplayan sarmaşıkların, bu okulların eski bir geleneğe dayandığını gösterdiğine inanılır ve bu adla anılır. Birlik okulları bugün akademik başarı olarak da üst sıradaki Amerikan okulları arasındadır.)
*2 -
(Engelli Olimpiyat Oyunları olarak kullanılan Paralimpik (Paralympic),
Latince eşit anlamına gelen Paralel kelimesinin ilk iki hecesi PARA ile Olimpik
kelimesinin son iki hecesi LİMPİK birleşiminden oluşturulmuştur)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder