Yeni bir organizasyonel yöntem; Ürün geliştirme ve tasarlama süreçlerinde yenilik; Yeni bir ürün ortaya koyma ya da var olan bir üründe yenilik yapma; Üretim süreçlerinde maliyetleri düşürme, hızlandırma; Ürünün ambalajında, boyutlamasında, sunum, dağıtım ve pazarlanma süreçlerinde yenilik yapma gibi; Pazarda fark yaratacak ve ürünün tercih edilmesini ya da aynı kategorideki ürünlere göre daha pahalı satılabilmesini sağlayacak yenilikler yapmayı tanımlar.
Sadece bir kerelik değil, bu yönde çabaların devam ettiği bir süreç, bir döngü olarak tanımlıyorum innovasyonu. Yani sürekliliği ve bütünselliği olan bir eylemdir. Belki de özellikle son yarım yüzyıla damgasını vuran ve en çok katma değer yaratan girdi olarak görüyorum. İngilizce de ürünün, hizmetin, üretim ya da pazarlama süreçlerinde yapılan yenilik ve ortaya konan prototipe kadarki safha invention, Pazara girip tutunması ve yayılmasını da kapsayan süreç innovasyon olarak tanımlanır.
İnnovasyon, keşfedilmemiş olanı icat etmeyi değil, değer yaratma yollarını keşfetmeyi hedefler. Bu nedenle de fikirler ve kavramlar önem kazanır. İnnovasyon, ticari başarıyı gerektirir. Çözülmemiş sorunları çözmek veya daha önce karşılanmayan ihtiyaçlara cevap vermek için, Yeni bir ürün, üretim ya da hizmet ortaya koyup bundan değer elde etmek için, Var olan pek çok ürün ve hizmeti daha güzel, daha kullanışlı, daha çok insanın işine yarayacak hale getirmek için, Toplumsal değer elde etmek için. Fikir bazında ilerlemeye katkıda bulunmak için, Bireysel ya da ülkesel Rekabette bir adım öne geçmek için ve daha çok insana iş imkânı sağlayabilmek için yapılır innovasyon çalışmaları.
Coğrafyanız pek çok açıdan şanslı bir bölgede olmayabilir, yeraltı kaynaklarınız ya da tarıma elverişli arazileriniz olmayabilir.
Ama asıl servet eğitilmiş ve yaratıcı kafaların içindedir, Eğitilip, üretecek genç nüfusunuz geleceğinizdir aslında. Yaratıcı potansiyeliniz katma değer yaratabiliyorsa en önemli ekonomik girdiye sahipsiniz demektir.
Eskiden zengin olup olmadıklarını anlamak için insanlara hangi ülkeden geldikleri sorulurdu turist olarak gezerlerken, oysa şimdi meslekleri soruluyor. Yani insanımıza yatırım yapmamız gerekiyor. Birey olarak ta kendimize yatırım yapmamız gerekiyor.
Yaratıcılığı şöyle de tanımlayabiliriz belki?
“ Başkalarıyla Aynı Şeye Bakmak Ama Farklı bir Şeyi Görmek ”
“ Uyuşmaz Fikirlerin bir araya getirilmesi “
“ Yeni ve İşe Yarar Bir Şeyin Meydana Getirilmesi “
“ Sorunlara getirilecek alışılmadık ya da orijinal bir yaklaşım “
Gün boyu sürekli bir şeyler düşünürüz. Bir sorunla karşılaştığımızda bildiğimiz, alıştığımız tutum ve davranışlarımız devreye girer; plak üstünde iğnenin iz yaptığı yolaklar gibi hep aynı çizgiler üstünde giden düşünce akımları oluşur genellikle. Bu bizleri yeni fikirler geliştirme konusunda kör eder. Yeni şeyler düşünmek herkes için ve her zaman kolay değildir. Bazen de bir ara verip, bu düşünce yolaklarının dışına çıkmasına izin vermeliyiz belki zihnimize.
Arşimet'in hamama gidip gevşediği, Kekule nin şömine başında uyukladığı gibi belki…
Ama önceden zihnimiz bu konuda çalışmaya başlamış olmalı mutlaka…
Peki, Biz sıradan ölümlüler için de, Arşimet, Leonardo da Vinci, Gauss, Euklid gibi bir deha olmak ya da Kekule, Howe gibi rüyamızda görmeden de, önemli buluşlar yapmak, yaratıcı olmak mümkün mü?
Günümüzde buluş, icat, innovasyon yapmanın algoritmalarını içeren, ürün geliştirme sürelerini çok kısaltan, sistematik buluş ve yenilik yapmanızı sağlayan yaratıcı teknikler geliştirilmiş ve kullanımları hızla yaygınlaşmaktadır. Bunun cevaplarından biri de TRİZ dir. Tek yöntem değildir belki, tüm ayrıntılarını bu makale kapsamında tartışmak ve ele almakta mümkün değildir elbet. Ancak böyle yöntemler olduğunu bilmek kuşkusuz çok önemlidir.
Gönül ister ki, bu tür yöntemler üniversitelerin mühendislik ve tasarım bölümlerinde rutin müfredat programı içinde yer alsın, hatta tüm fakültelere, aşama aşama tüm teknik liselere ve tüm liselere, hatta ortaokul düzeyine kadar yaygınlaştırısın. Tüm firmaların AR-GE bölümlerinde tüm çalışanlar tarafından uygulamada yaygın olarak kullanılsın.
Türkiye’ nin de patent sayısını arttırmanın, dünya markaları yaratmasının, toplumsal artı değer üretimini katlamasının yollarından biri de budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder